8 Eylül 2011 Perşembe

Bir Paranoyanın Günlüğü 15

Dizilerde neden reklamlar uzun oluyor bu kadar diye sitem ediyordum bir aralar. Şimdi hepsi kısaltıldı. Duydular sanırım beni. Duysalar ne olacak sanki diye düşünmüyor da değilim. Şimdi aklıma geldi, eski sevgililer neden bir şekilde kendini hatırlatma yoluna girerler? Yine geçenlerde – bu “geçenlerde” lafını çok mu söylüyorum? Neyse, yine geçenlerde bir kız arkadaşımla otururken eski sevgilisi mesaj attı. Ardından da “kusura bakma yanlışlıkla oldu” mesajı geldi. Bunun sebebi ne şimdi? Ayrılmışsan bitmiştir, unutmak falan palavralarına gerek yok, değil mi? Aslında ilk başlarda insanın aklına “günahını almayalım, harbiden de yanlış atmıştır” geçiyor. Sonra mantıklı bir düşünceden sonra “bende yaptım, bilerek atmıştır” diyorsun. Yaptım tabi, sonuçta benimde eski sevgililerim oldu. Seçimlere yaklaştı. Meydanlarda neden bütün insanlar birbirlerine küfür eder gibi konuşur? Halkı etkilemenin yolları var, ama çamur atmak mı gerek? Milleti kendi yanına çekmek için bu kadar zalim olmaya gerek yok bence. Sarışınlara neden aptal derler? Kumral aptallar yok mu? Bunun sebebi marilyn monroe ise çok saçma. Çürük domatesler yüzünden koca bir kasa çöpe atılır mı? Bırakın arkadaşlar böyle milleti çekememezlik yapmayı.

Bir zippo’ya gaz doldurmak ne kadar sürer? En fazla 2 dakika. Geçen başımdan geçen bir olayla 10 dakikadan fazla sürdü. Bir çakmakçıya gittim gaz doldurulsun diye. Amcanın zippo aşığı olduğunu bilseydim asla vermezdim. Sürekli bir o yana bir bu yana çevirdi. Kapağını açtı falan falan. Peki ya gazı doldurdu mu? Hayır. Sadece bir gaz doldurtmak bana işkence oldu.

Bu arada masalların tekrar yalan olduğunu anlamış oldum. Evime gelen cırcır böceği ne saz çaldı, ne de şarkı söyledi. O kadar göz göze bakmamıza rağmen, pek bir şey olmadı. Sadece “cır cır”. Bir ara baya bir muhabbete daldık, ne desem “cır cır” diyordu. Aslında bir şeyler söylemesi için uğraşmadım değil. Birkaç parça çaldım, belki öğrenir söyler diye. Tık yoktu. Aklıma Bremen mızıkacıları geldi o’na bakarken, “lan, bu değil de ya eşek, köpek, kedi, horoz olsa evde ne yapacaktım” diye düşünmedim değil. Hırsızlar misali koşarak kaçardım herhalde! Evde ne işi var lan bunların dedim. Sakinleştim daha sonra. Cırcır böceği de gitti.

Arkadaşlardan gelen boş espiriler her zaman canımı sıkmıştır, hatta espirilerden sonra mekanı bile terk etme ihtiyacım olmadı değil. Geçenler arkadaşımla aramda geçen küçük bir muhabbetten sonra ben bile espiri yapmıyorum. Muhabbet gayet ciddi bir şekilde ilerliyordu. Sinirlendiğimiz şeyler falan en son arkadaşım; “nasıl sinirleniyorum anlatamam, kendimi kaybediyorum” dedi. Bende iyidir hoştur, yok kaybetme falan derken… “acaba kendimi bağlasam, kaybolmam lan” dedi. Arkadaşımla bütün hukukumu düşündüm. Bir sonuç elde edemedim.

Küçüklüğüm aklıma geldi birden. Ne küçüklük ama, bakkala gönderdiklerinde bizi hep çikolata alabilir miyiz diye paranın üstüne bakardık, şimdi gönderdiklerinde acaba sigara ve ya içki alabilir miyiz diye bakıyoruz. Hayat çok garip zaağar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder