14 Haziran 2011 Salı

Bir Paranoya'nın Günlüğü 11

Anlam karmaşası yaşarken zaten, bir de anlamsız kelimelere boğuyorlar ya beni, çıldırıyorum resmen. Aslında akıp giden zor, güzel, alımlı, çalımlı bir hayat var karşımızda. Bu kadar zorlaştırmaya ne gerek var değil mi? Herkes bir moral bozukluğu ile boğuşup gidiyor, tamam boğuşunda, boğulmayın. Birkaç gün kadar önce bir arkadaşımla konuşurken ailesi ile olan sorunlarını dile getirdi hep, aslında çözümü hiç zor olmayan şeylerdi. Bu kadar uzatmaya değmezdi. Bu türlü vakaları dinlermiş gibi yapmak en güzeli her ‘’dimi?’’ değişinde ‘’hı-ı’’ demek lazım, yoksa başa çıkılmıyor. Dolmuşta giderken garip bir şeylere daha takıldım. Erkekler ne kadar hava atma bağımlısı olmuş öyle. Yaşlı bir teyzen dolmuşun sıcağından boğulmuş olacak ki camı açmaya çalıştı. Tabi açamadı doğal olarak, hemen genç, atletik bir gencimiz koştu ve zorlayarak camı açtı. Bir an gözlerine baktım sanki içinden ‘’işte ben ya, Süpermen miyim neyim canım’’ dediğini gördüm. Sanki herkesten alkış ister gibiydi, elbette kimse alkışlamadı ve gözlerinde ki o ışık bir anda söndü. Adeta gözünün feri gitti. O an omzuna dokunup ‘’ne oldu? Kahramanlığın buraya kadarmış mı?’’ demek istedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder